İSTEMİN ÖZETİ: Davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 20.07.2022 tarih ve 2022/1,2,3,4,5 ana takip numaralı ödeme emirlerinin; asıl borçlu şirket hakkındaki takip yolları tüketilmeden davacıya gelinemeyeceği, amme alacaklarının zamanaşımına uğradığı, şirket temsilciliğinden ayrıldığı, davacının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı ileri sürülerek iptali ve öncelikle yürütmesinin durdurulması istenilmektedir.

SAVUNMA ÖZETİ: Davacının asıl borçlu şirket olan ……..Ltd. Şti’nin kanuni temsilcisi olduğu, şirket hakkında malvarlığı araştırması yapıldığı ve hiçbir neticeye ulaşılamadığı, bunun üzerine davacı adına ödeme emri düzenlendiği, yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın ve yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren İstanbul 15. Vergi Mahkemesi’nce dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması istemi yönünden incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 20.07.2022 tarih ve 2022/1,2,3,4,5 ana takip numaralı ödeme emirlerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 2. fıkrasında; “Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.

Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir.

Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur.

Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.” hükmüne yer verilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmış olup, aynı Kanunun 58.maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği öngörülmüştür. Ödeme emirleri ancak usulüne uygun tarh ve tahakkuk eden ihtilafsız kesinleşen veya davanın reddi suretiyle tahsili kabil hale gelen kamu alacakları için düzenlenebilir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesine göre; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.

Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.

Vergi Usul Kanununun bu hükmü, tüzel kişilerin vergilendirme ödevlerinin tüzel kişiliği temsile yetkili olanlar tarafından yerine getirilmesini zorunlu kılmıştır.

Temsilcilerin, temsil ettikleri tüzel kişilerin vergilendirme ödevlerini yerine getirmemeleri nedeniyle bir vergi ve vergiye bağlı borç doğmuşsa, bu borç öncelikle tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil edilir.

Tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil imkânı kalmayan kesinleşmiş kamu alacaklarından temsilci sorumlu tutulur.

Şu kadar ki, kanuni temsilcinin sorumluluğu yalnızca, şirketi temsile yetkili bulunduğu dönemle sınırlıdır.

Dava dosyasının incelenmesinden; asıl borçlu ………….. Şti ‘den tahsil edilemeyen amme alacaklarının tahsili amacıyla davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 20.07.2022 tarih ve 2022/1,2,3,4,5 ana takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, davacının 17.09.2015 tarihli ticaret sicil gazetesi ilanına göre asıl borçlu şirketin kanuni temsilciliğinden ayrıldığı, ödeme emirlerine konu amme alacaklarının dayanağı vergi/ceza ihbarnamelerinin ise17.09.2015 tarihinde kanuni temsilcilikten ayrılan davacıya 08.02.2021 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre asıl borçlu şirketle herhangi bir bağı kalmayan davacıya yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve ihbarnamelerin asıl borçlu şirkete usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, diğer taraftan bir kısım ödeme emirlerinin davacının kendi beyanlarından kaynaklandığı görülmektedir.

Bu itibarla, asıl borçlu şirkete usulüne uygun tebliğ edilmeyen ihbarnameler dolayısıyla amme alacaklarının tarh zamanaşımına uğradığı görülmekle, tarh zamanaşımına uğrayan amme alacaklarının tahsili amacıyla asıl borçlu şirket adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine istinaden, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Diğer taraftan, davacının kendi beyanlarından kaynaklanan amme alacakları ile alakalı olarak davalı idare tarafından asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerinin ve tebliğ alındılarının Mahkememizin 07.09.2022 tarihli ara kararına rağmen ibraz edilmediği görüldüğünden, şirket nezdinde kesinleştirildiği ispat edilmeyen amme alacaklarının dönemi ve vadesi de dikkate alındığında tahsil zamanaşımına uğradığı anlaşılmış olup, tahsil zamanaşımına uğrayan amme alacaklarının tahsili amacıyla davacı hakkında düzenlenip tebliğ edilen dava konusu ödeme emirlerinde bu yönüyle hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, hukuka aykırılığı açık bulunan dava konusu ödeme emirlerinin yürütmesinin durdurulmaması halinde, davacı taraf adına tesis edilecek cebri icra işlemleri ve yapılacak tahsilatların, telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceği açık olduğundan dava sonuçlanıncaya kadar davaya konu ödeme emirlerinin yürütmesinin durdurulması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu ödeme emirlerinin, uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanun’un 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına, kararın tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde Mahkememize verilecek bir dilekçeyle İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere, 11.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medya’da Paylaş

Menü